31 Temmuz 2009 Cuma

Oldu Bu İş

Uzun zamandan beri Fenerbahçe tribünlerinin içinde bulunduğu durum malum. Ancak Honved karşısındaki 90 dakika gösterdi ki "o iş artık tamam!" Geçtiğimiz sezonlardaki ilk maçlardaki boş tribünlere oynama sorunsalının, bu sezonun ilk maçında yerini derbi maçlardaki coşkuya bırakmış olduğunu görmek sevindirici.


Yönetim ve taraftar gruplarının ortak bir paydada buluşmasıyla, Maraton A ve B blokta yerini alan ve KFY ve GFB'nin başı çektiği yeni oluşumun bu destekteki payı büyük.


Geçen sezon yine okul açık tribünde yer alan 1907ÜNİFEB ve Grup CK' da sonunda istediği tribün ortamını yakalayabilmenin keyfini sürüyor.

Tüm bu etmenler birleştiğinde, biletini almış maça gelen, hiç bir tribün grubunun mensubu olmayan taraftar da, geçen sezon ruhsuz bir oyun sergileyen takımı izlemeyi, tribünde destek vermeye yeğlerken; bu sezon sesi kısılıncaya kadar bağırmayı, güzel ve hırslı oyuna tercih edeceğe benzer.

Az çok tribünü takip eden herkes, Fenerbahçe taraftarının "Efsane Maraton" özlemini bilir. Rakip taraftarlarla "biz daha iyiyiz" ana başlığında tribünün yapısı, yönetimin tavrı, bilet fiyatları gibi konularda tatlı sert tartışmalara girilir. Merak ettiğim, sürekli varsayımlar üzerinden yapılan bu tartışmalardaki şartların bir kısmının Efsane Maraton için olumlu şekilde gelişmesinden sonra tartışmaların seyrinin ne olacağı. Yaşayıp görelim..

30 Temmuz 2009 Perşembe

Elano Galatasaray'da

Gece yatmaya hazırlanırken gördüm bombayı. Gece yarısı transfer haberleri özellikle transferin olduğu takım taraftarları için baya eğlenceli oluyor. Galatasaray bence çok iyi bir transfer yaptı ve total futbol için gerekli olacak oyuncu kalitesine ulaştı gibi gözüküyor hücum hattında. Ama mor formayla olmaz o iş. Beşiktaş artık geçen seneki puanlarını toplasa bile Fener ve Cimbom böyle kadrolar kurmuşken 3. lükten öteye geçemez. Anlaşılan kalp krizlerine gebe, süper bir sezon bekliyor bizi.

İnsanoğlu Unutkan

Evet insanoğlu unutkan gerçekten.
Ne çabuk unuttuk Mateja Kezman'ı...
Gelişi, gidemeyişi ve nihayetinde gidişi ile olay yaratan Kezman'ı unuttuk gitti.
''Çoğu kişi harbiden ne oldu ona, en son PSG'ye kiralamıştık'' diyor bahsi geçince.
Bu Haziran'da sözleşmesindeki ''PSG küme düşmezse 4.5 milyon dolara bonservisi PSG'ye verilir'' şartı sayesinde güzel bir paraya satmışız.
Yalnız Kezman'ın derdi, hele Türklerle olan derdi bitmeyecek gibi gözüküyor.
Eskiden Semih, şimdi de PSG'nin yeni transferi Mevlüt...
Son hazırlık maçına Mevlüt 11'de başlayıp golünü atıp; yerini 60'lı dakikalarda Kezman'a bırakmış.
Adam iç geçiriyordur şimdi nedir bu Türklerden çektiğim diye.

Yeni Rakı ve Güzel Reklam

Yeni Rakı'nın son reklamı, az önce Facebook'ta rastladım ben de. Rakı reklamlarında iştah açıcı malzemeler kullanılması yasaklanmış. Yeni Rakı da böyle bir çıkış yolu bulmuş. Artık Bodrum'da ya da Taksim'de kurulmuş güzel sofralarda inleyen nağmeler söylenen reklamlar olmayacak anlaşılan ama yine de "güzel reklam nasıl olur"un örneklerini göstermeye devam edecek galiba Yeni Rakı. Ben beğendim açıkçası...

29 Temmuz 2009 Çarşamba

Değişiklik gerçekleşti

Massa'nın yerine Schumi'nin direksiyona geçeceğini belirtmiştik daha önce. Alman pilot kabul etti bu teklifi. Ferrari'yi eski günlerine döndürmek istiyorum dedi. Yapılan açıklamaya göre Massa iyileşene kadar Michael Schumacher'i izleyeceğiz.

Merak Ne Güzel Şey Güzel Şey Merak

Bir reklam Dünya'nın hem en sinir bozucu hem de en başarılı reklamı olur mu?
Olurmuş, Turkcell öğretti, '3G'nin kralıyız'ı herkesin beynine soktu delirterek.
Şu yazıyı yazarken bile lanet olsun ki dilimde, içinden yıllardır ''ya meraktan'' diye başlayan atasözümüzü geçirenlere ise selam olsun...
Meraknegüzelşeygüzelşeymerakmerakşeynearıyorsanhemenbulmak...

Juan Pablo Sorín

1976 Buenos Aires doğumlu Arjantinli bek. Sol kanadı gözünüz kapalı emanet edebileceğiniz, çok beğendiğim ama hiçbir zaman üstdüzey takımlarda oynayamamış da bir adam. Sadece yarım sezonluk bir Barcelona serüveni var. Argentinos Juniors'da başlamıştı futbol hayatına. İlk Avrupa atılımı iki senelik Juventus serüveni ki 2 maç oynadı sadece. Ardından ülkesine döndü. Ortega gitti o geldi, 4 senelik River Plate hayatı. Ordan Cruzeiro'ya geçti, Alex'in Parma'daki zamanları. Daha sonra 1'er yıllık Lazio ve Barça macerası. İspanya'dan Fransa'ya geçti, başkent Paris'e. 2 sene Saint-Germain için ter akıttı. Ardından Alex'in son senesinde Cruzeiro'da birlikte oynadılar. 2004-2008 yılları arası İspanya ve Almanya yolculukları. 2008 sonunda tekrardan döndü Brezilya'ya. Avrupa'daki en başarılı zamanı Villareal ile CL yarı finaline çıkmak oldu. 2002 Dünya Kupası'nda Arjantin formasını giymişti ancak gruptan bile çıkamadı bu efsane ülke. 2006 'da ise milli takımda kaptanlık yaptı. Çeyrek finalde evsahibi Almanya'ya elendiler. 1 senedir Cruzeiro forması giyiyordu. Dün emekli oldu.

Lafını Yemedi


“Evet biz 5 yeriz, 7 yeriz ama 6 yemeyiz. Belki 7 yeriz, 9 yeriz ama 8 yemeyiz”
Bülent Uygun

28 Temmuz 2009 Salı

Sivas'a Avrupa Extra Large

Anderlecht o kadar da zor engel değildi. Elenecek olsa bile doğru düzgün elenir diye düşünüyordum. 5-0 fazla oldu biraz.
Bület Hoca ümitli ama: ''Şimdi kendi sahamızdaki maça bakacağız, orada gerçek oyunumuzu oynarsak bir şeyler olabilir.''
O maçtan sonra da Sivas'ın Avrupa'da yükselmesi istenmiyor der artık.
Canı sağolsun.

İbo töreni

Bulun bakalım Zlatan'ı.

Max Payne 3

Ah ulan ah.. Ne güzel günlerdi.. Daha yeni başlamıştık Max Payne serisine, heyecanımız en üst seviyedeydi. 1'de aile hayatını bitiren uyuşturucu kaçakçıları ile mücadele eden Max, düşmanın derin devlet ile olan ilişkisine rağmen amacına ulaşmaya çalışıyordu. İlkini bitirdik, yazık lan dedik eleman eşini çocuğunu kaybetti. 2 sene bekledik daha sonra.. Bu sefer seri katillerle uğraşmak istedi, işin içinden yine ilk oyundaki elemanlar çıktı. Max bu arada sevgili de yaptı kendisine, eski dostu Mona. Başarılı ikili oldular, sonucunda Mona'da öldü. Yine üzüldük bizimkine, ne bahtsız adamsın!Ee bu kadar acıyı da ancak alkol ve anti-depresan hapları iyi gelir. Max de bunlara epeyce bağımlı yaşıyor ve NY Polis Teşkilatı'ndaki işini kaybediyor. Burdaki feci günlerini unutmak için karakterimiz sambacıların mekanı Brezilya'ya yerleşiyor. Bir ton mafyanın olduğu, sivillerin yarısından fazlasının silah taşıdığı Sao Paulo'ya. Oyun içinde 12 yıl geçmiş. Bu 12 yıl içinde ne bitmiş ne olmuş yapımcılar açıklamadı, ancak Max'in saçlarını ve vücut yapısını kaybettiği kesin. Tek bilinen dibe batmış bir hayat süren Max'in, bazı bağlantılarını kullanarak özel koruma pozisyonunda işe başlayacağı. 2015'de Sao Paolo'da mafyayla işi zor bizim kelin.
Oyun haklarını Remedy'den alan Rockstar'ın düşüncesi, MP3'ün de diğer ikisi kadar kaliteli ve insanları bağlayacağı yönünde. Max'in yeni tipi; kel, sakallı ve bıyıklı, hafif kaslı yapısı genel olarak beğenilmedi. Ama alışkanlıkları bozmak zordur tabii, ileride daha çok severiz belki. Bir olumsuz eleştiri de yeni eklenen siper alma sisteminin oyun akışını bozacağı. Rockstar iddalı : “Oyun çıktığında tekrar görüşelim.

Sudan Ucuz

Denizlispor deplasmanına gitmek isteyenler bu banknotu gözden çıkaracak, tabii ki sadece bilet için. Sezonun ilk maçı, millet parasını biriktirmiştir nasılsa dimi.. Kadıköy'de yoluyorlar biz niye esirgeyelim görüşü hakim, haklılar tabi. Ayrıca 100 TL' ye Kasımpaşa tribünlerinden kombine alabilirsiniz.

Marion Cotillard

Fransız aktris 1975 Paris doğumlu

2007'de La Mome(Kaldırım Serçesi) filmi ile En İyi Kadın Oyuncu Oscarı'nı aldı.

Jeux d'Enfant(Cesaretin Var mı Aşka) ve La Vie En Rose'la kendine hayran bıraktı.

Taxi 1-2-3, A Private Affair, Big Fish, A Very Long Engageme, Incocence, Edy, A Good Year, Nine yer aldığı diğer filmler.

Şu anda gösterimde olan Public Enemies filminden çıktıktan sonra sadece Marion'cuğumuzun varlığı teselli ediyor insanı zaten.

Bu ismi daha çok konuşacağız, çok ödül toplayacak, çok aşığı olacak çok...

Çıkarma Üstünden

Gunners biliyor bu işi.. 3. forma için kıvrınan bizimkilere örnek olsun, partiye bile giyersin.

Tour de France (1)

Üniversitede ilk senem. Okulun o zamanlar en zor, şimdi bakıp düşününce en kolay senesini -hazırlığı- geçmek için jüri karşısına çıkıp 3 fransız gözlerimin içine bakıp hata yapmamı beklerken yarım saat Fransa'ya ait bir konuyu anlatmam gerekiyor ki bu olaya exposé deniyor, ingilizce bilen arkadaşlarımızın da kelimeyi gördükleri an çaktıkları 'sunum işte lan' tepkisini duyar gibiyim. Neyse efendim konu Fransa ile ilgili olacağından etrafımdaki arkadaşlarımdan duyduğum fransız şarkıları,fransız yemekleri, fransız şarapları falan tatmin etmiyor beni; futbola girmeye çalışıyorum giremiyorum; neticede yarım saatte neyini anlatıcam, daha basit bişi lazım derken aklıma ayağımın kırık olduğu 2003 yazı geliyor.

Anneannemle beraber alçıdaki sağ ayağımla ben klimanın karşısında sabah akşam cips yiyip o saatlerde izleyebileceğim tek program olan Fransa Bisiklet Turu'nu izliyoruz. Eurosport'ta. Belli bir yerden sonra sarıyor iyice, takip ediyorum, bir taraftan yorumcuların Fransa tanıtımını dinliyorum yıllar sonra aynı Fransa ile doğacak garip bağımdan habersiz. Benim için inanılmaz bir yeri olan hayranı olduğu Lance Armstrong kazanıyor ama Armstronga bu yazıda hiiç girmiycem; onu ayrıca kaleme alıcam bir ara.

Neticede aklıma gelen bu konu bir anda hayatımın bir aylık kısmının her şeyi oluyor; her bokunu öğreniyorum araştırarak bu turun. Geçtiğimiz pazar da Tour de France 2009 sona erdiğinden, tam zamanıdır dedim ve bu konuyu ele almaya karar verdim; tabi bölmek gerekecek biraz, hepsini anlatmak zor.

Bu yazıda benle bağlantısını anlatmış olduk; en kısa zamanda gireriz uzunca tanıtımına, şimdi iş güç, Turkcell 3G'yi tanıttı, onun yankıları, biraz sakinleşsin ortalık, sonra.

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Green Gitti

Fenerbahçe en sonunda Marques Green'den kurtuldu. Green kardeşimiz önceki sezon iyi performans gösterdiği İtalya'ya geri döndü ama kendisinin eski takımı, Cenk Akyol'un yeni takımı Air Avellino'ya değil Scavolini Pesaro'ya gitti. Gitmesine bir tek minik Duygular üzülebilir bence. Green isterse geldiği takımda 30 sayı 10 asist ortalamayla oynasın yine de hiç bir zaman euroleague düzeyinde bir oyuncu değildi. Bu transferi yapanların kafası iyiydi zaten bence o esnada. Resimdeki diğer isim Devin Smith de yolcu büyük ihtimalle. Ayrıca Vidmar da bu sene ayrılacak gibi gözüküyor.




Gelenler listesine baktığımızda kesin olarak bir tek Galatasaray'da bile doğru düzgün hiç oynamamış Altay Özurgancı alındı. Ayrıca geçtiğimiz hafta, geçen sezon Olympiakos'ta fena işler yapmayan Lynn Greer dedikoduları dolaştı etrafta. Kulüpten yalanlama da gelmedi. Gerçi futbolla yatıp kalktığı için spor kulübü yöneticilerimiz yalanlama ihtiyacı duymamış olabilirler. Greer'a gelecek olursak, o da kısa bir oyuncu ama yine de Green'den 20 cm daha uzun.Gelirse Solomon'la beraber guard pozisyonumuz kuvvetli olur. Mersin'in iki kısa Amerikalısının geleceği dedikodularının şakası bile kötü bu arada. Futbolda nası bize gol atan adamları alma trendi oluşmuşsa yıllar içinde şimdi Mersinli Lofton 47 sayı attı diye onu almak komik olur. Mccalebb ve Lofton Mersin için çok iyi oyuncular olabilir ama onlar da Green gibi Euroleague düzeyinde oyuncular değiller.



Kadroya baktığımızda geçen sene arada sırada oynayan geleceğin büyük yıldızı Enes Kanter ile şu sıralar Enes'le beraber Avrupa Gençler Şampiyonasında harikalar yaratan Can Maxim Mutaf(alttaki fotoda) süre almaya başlayabilir. Alınacak 3 yabancı ve Gricek'in kalıp kalmayacağı ve kalırsa da sağlık durumu Fenerbahçe'nin iddiasını gösterecek. Efes'in Rakocevic ve Nachbar hamleleri sayesinde biz de bir iki iyi hamle yapabiliriz gibi geliyor bana. Euroleague'deki başarı belki ilk planda olmayabilir ama eğer Efes'in seviyesine çıkabilecek transferler yapabilirsek Euroleague'de de başarı gelecektir ister istemez. Tanjeviç'in alınması esnasında konuşulan 2010 hedefleri de başka bir yazının konusu olacak.

Mor

Mor'dan ne beklenir ki yani yazacak çok bişi yok işte, mor; resimdeki formaya bakış özet zaten.
Ha bana kalsa sorun yok, renk körüyüm, mor demeseler fena olmamış diyebilirdim o formaya.
Ama siz insanlar için morun komik bir renk olduğunu bildiğimden ben de o formaya hep güleceğim her ne kadar gri gibi bişi olarak görsem de.
Bu yazıyı yazarken milletin msn iletisi,facebook statusü aldı başını gitti, herkes muhtemel Fotomaç manşetlerini şimdiden yayınlıyor.

Son sözüm Türk Telekom'a; Ulan nasıl bir markasınızdır ki utanmasanız formaya kalemle Türk Telekom yazacaksınız, ayıptır be; zaten bombok formaları var heriflerin, hem bombok hem pazar malı olmuş sizin yüzünüzden, mal herifler.

Poker Seansları Başladı

Etiler'de gün geçmiyor ki kaçak kumarhaneler basılsın, ünlüler bir bir yakayı ele versin. Bu oyunun bağımlıları ise tırsa tırsa girdiği yer altı evlerinde ister politikacı olsunlar, ister mühendis, isterse gsm devlerinin yöneticileri olsunlar; mesleklerinden bağımsız olarak karakterlerini en iyi yansıtan bu oyunda servetler kazanıp, kaybediyorlar.

Bazen o kadar ilginç şeyler yaşanıyor ki yenilmez denilen full houselar, karelere kaybediyor. Bazen de küçük kelime oyunları, mimikler olmayan ele servet kazandırıyor. Kumar bir hastalık mıdır, zararlı mıdır, oynanması caiz midir orasını bilemem ama inanılmaz eğlenceli olduğu bir gerçek. Pokerse eğlencenin ve adrenalinin doruk yaptığı bir oyun. Sigara yasağı da başlamışken evlerde vakit geçirmek için bire bir oldu artık poker seansları.

OUT - Massa / IN - Schumi

Macaristan'da Brawn GP pilotu Rubens Barrichello'nun aracından kopan bir parça Massa'ya çarpmış ve Massa aracıyla birlikte kaza yaparak hastaneye kaldırılmıştı. Elini ayağını hareket ettirmeyi bırakın konuşamıyor da.. Durumu iyiye gidiyor. Gelen haberler Brezilyalı pilotun yerine Michael Schumacher'in yeniden pistlere döneceği yönünde. Ferrari yalanlamadı..

Efsane 7

George Best (1963–1974)

Bryan Robson (1981–1994)

Eric Cantona (1992–1997)

David Beckham (1993–2003)

Cristiano Ronaldo (2003–2009)

Michael Owen (2009- )

Madrid Barajı

Figo'ya 54 milyon, Zidane'a 78 milyon, Beckham'a 35 milyon, Ronaldo'ya ise yaklaşık 40 milyon euro ödemişlerdi. Toplamda 207 milyon euro. En pahalısı Zidane ancak en sansasyoneli Figo olmuştu. Yeni kurulacak 2 kişilik barajın maliyeti 159 milyon euro.

Efes Kızları

Efes Kızları 2002'de NBA'deki ponpon kızların Türk versiyonu olarak Efes Pilsen tarafından oluşturuluyor.
12 birbirinden güzel hanım kızımız haftada 12 saat çalışarak maçlara hazırlanıyorlarmış.
Başlarında hocaları, özel DJ'leri, her dans için özel tasarlanan kostümleri ile çok uygun şartlarda çalışıyorlarmış.
Kendilerine özel logoları bile varmış artık.
Aydın Hoca'yla şampiyonluk senemizde unutulmayacak çok şey yaşadık, çok şey gördük; Efes Kızları da o sene Efes'in tek kozuydu bira dışında.
O yıldan sonra Efes bilet fiyatlarını 9383729228 TL yapınca gidemediğimiz maçlarda kızlarımızdan da uzak kalmış olduk.
Sağlık olsun, gün olur kesişir yollarımız bir yerlerde, ne de olsa hepsi üniversite öğrencisiymiş, gayet yakınlar.

Nilmar Villareal'de

International altyapısında parladıktan sonra 2 yıl A takım için ter dökmüştü. 42 maçta attığı 16 gol ile Lyon'un dikkatini çekti ve Elber Giovane'nin yerine 2004 yazında transfer edildi. İlk maçında Stade Rennais'e attığı 2 gol ile iyi bir başlangıç da yapmıştı. Ancak daha sonra gol kaydedemedi ve beklenen patlamayı bir türlü yapamadı, 32 maçta sadece 2 gol. İlk yılındaki başarısızlığın ardından Corinthias'a 1 yıllığına kiralandı. Zaten Fred, Wiltord, Baros ve Govou varken onun işi çok zordu. Corinthias'da 21 maçta 7 gol kaydetti. Ardından bonservisiyle aldılar. 11 maçta sadece 1 gol. Ardından kariyerinin başlangıcı ve zirvesine çıkacağı takım olan International'e transfer oldu. 38 maçta 25 gol ile dikkat çekici bir performans sergiledi. Bu başarı başta Alman ve İtalyan kulüplerinin dikkatini çekti. İspanyol Villareal 10 milyon euro'ya aldı. Nihat ve Franco satışlarından sonra ilk 11 oynaması muhtemel zaten.

Spor Muhabirleri


İspanya'da spor muhabiri Sara Carbonero, Fransız LCI'da Melissa Theuriau ve bizim Burcu Esmersoy... Zor seçim. Dipnot olsun; Sara kızımız Iker Casillas ile aşk yaşıyor.

Yazın En İdeal Meyveleri!!!


Fena gazete değildir, okunası yazarları ve dengeli üslubu ile beğenilir Vatan Gazetesi. Ama web sitesine girdiğinizde utanıp çıkıyorsunuz. Çok tıklansın diye her yere çıplak kadın, üstsüz kızlar, bikinili mankenler şart mı? Şartsa bile dürüstçe mi? Meyve haberini ana sayfaya koyduğun an hedef kitlen zaten sınırlanırken bir de kiraz,elma,çilek efendime söyliyim bi karpuz gibi meyveler koymak yerine çıplak bir mankeni koyunca girip 'off sıcaktan yandık amk ben de meyve istiyoom' diye yorum yapan insanlara yönelirsin.

İşte sitenin üst kısmından aşağı doğru indikçe karşınıza çıkan haber(!) başlıkları:
Soyunmayı Sevdi (oh ne güzel)
Bir Garip Bikini (koskocaman göğüslerle haber edilir)
Avşar Kızından Mesaj (olmazsa olmaz)
'Canoşum' (Osman Yağmurdereli'ye bir mektupmuş.)
Kimin Kucağında? (neler neler ya)
Kuralını Bozdu (Bület Ersoy'un öpücük gönderdiği bir fotoğrafla, kaç kaç kaç tepkisi verdirtir.)
Amanın Seda Soyun! (bi garip)
Mustafa Bana Gaz Yaptı (olmaz böyle şey)
Süperstar'ı Sıcak Çarptı (geçmiş olsun)
...

Daha neler neler...
Magazin istesek girer tıklarız zaten butona da; vitrinine bu haberleri koyuyorsan bi mesafe olsun aramızda.

26 Temmuz 2009 Pazar

Facebook Fenerbahçe'ye Dikkat!


Uyanığın biri.
Koydu birkaç arkadaşı ile bir video, Fenerbahçeli herkesi gaza getirecek cinsten.
Haliyle sarı-lacivert'e aşık tüm Fenerbahçelileri grubunda topladı.
1000000'u da geçti.
Ne de olsa Fenerbahçeli her şeyi fazlasıyla yapan, abartandır.
Grup 1 milyonu geçti.

Ama aldığım bazı 'kesin' duyumlara göre; bu sahtekar arkadaşımız kulübe gidip beni facebook sorumlusu yapın, belli bir maaşla çalışayım demiş.
Kulüp de gelir elde ettiği şirketlerine fayda sağlaması için böyle büyük bir platforma girmeyi düşünüyor şu anda.

Zaten play-off maçlarında Abdi İpekçi'de gerizekalıca pankartlarıyla gelip, aptal aptal ''Feeeysbuuuk Feeneeerbaaaahçe'' diye bağıran o topluluğun böyle aptal hayaller kuracağı belliydi.

Şimdi de rantın peşinde adi herif.

Koskoca Fenerbahçe taraftarı ile dalga geçemezsin, süründürürler seni.

Yakın zaman içinde tutuşur yavaştan.

Bu blogumuzun tüm ziyaretçilerinden, arkadaşlarımızdan ricamız; çıkın şu gruptan; ve bu yazıyı listenize gönderin; adres vermeyin ama yazıyı koyun sadece, bizim ranta ihtiyacımız yok. :)

Saygılar.

Neden?


Daha adamı bilmeden tanımadan facebook'ta herifin fan'ı olanlara bir sorum var: Bi bekle be kardeşim bu acele neden?

Saw VI Official Trailer

Bu filmi ya seversin ya nefret edersin.. Seversen de taparsın. Ben tapanlardanım. 23 Ekim'de sinemalarda. Geçen sene erken gösterim yapmıştı AFM sinemaları. Yalçın kardeşleri ayarlayıp gece 12'de İstinye Park'ta izlemiştik. Bütün seriyi birlikte izlediğim, 5. için sözleştiğimiz arkadaşımdan da onlarca laf yemiştim sonra da .. Herneyse birçok şey yazıldı çizildi seriyle ilgili, 6 da biticekmiş 8 e kadar kesin varmış hatta 15'e kadar isim hakkı alınmış vs diye. İnşallah bitmez ama bitecek gibi çünkü Jigsaw'ın gerçek planı ortaya çıkacak bu film ile. Testere 5'de gözükmeyen, bu filmi efsaneleştiren Dr Gordon ve banyo tekrardan gündeme geleceği düşünülüyor. Trailer 2 gün önce yayınlandı. Tek anladığımız yazılardan yola çıkarak , 6 fırsat 6 ders 6 karar.. Amerikan filmlerinde küçük çocukların döndüğü ismini hatırlamadığım o nesne üzerine bağlanmış 6 kurban mevcut, oyundaki adı Ölüm Tekerleği. Dışarıda da bir eleman var, bunları kurtarmakla mükellef. Daha ilk saniyeden çekiyor birine tetiği. Tahminimce bu sadece filmin başı.. Pek alakası da olmayabilir film ile. Bu oyunu hazırlayan da Jigsaw değildir, yeni elemanlardan biridir ki bu kadar acımasız olmaz bizim ihtiyar. Öncekiler ile nerden nasıl bir bağlantı kurulacak, Jigsaw kendini kahraman ilan ettiren polisimize nasıl bir kumpas hazırlayacak bunu merak ederken, hanımının da piskopatlaşacağı konuşuluyor. Tek bildiğim şanını 5. film ile sallandıran Testere serisi, 6. ile tekrardan hakettiği şekilde konuşulacak.

Serinin birinci filminde ilk gün gişe hasılatı 18 milyon dolar olup toplamda 55 milyon dolar elde edildi. Birinci filmin beklenmedik bir şekilde ilgi görmesi üzerine ikincisi çekildi ve ilk filmin ekmeğini yiyerek ilk gün 31 toplamda 87 milyon dolar hasılat toplandı. Testere 2 çok başarılı bir film değildi ancak insanların kafasında hala 1'in etkileri vardı ki Testere 3 ilk günde 33 milyon dolar kazandırdı. Tüm seride 2. sıraya koyabileceğimiz 3. film piyasadan çekildiğinde ellerinde net 80 milyon dolar gelir vardı. 4'ten toplam 63 milyon dolar elde edildi ve 5. açıklanmadı, muhtemelen daha azdır.

Testere 3'e kadar kimseyi filme karıştırmayan James Wan, Leigh Whannell, Darren Lynn Bousman 3'lüsü gerçekten iyi bir iş çıkarmıştı. Patrick Melton ve Marcus Dunstan el atınca filme 4 ve 5 diğerleri yanında hüsran sonuçlardı. Testere 6'da sadece ikisi var. İnşallah korktuğumuz başımıza gelmez.

Elalem fuarlarda filmle ilgili bilgiler alsın biz de burda o çıksın bu yazsın diye inleyelim. Yapacak bişey yok, gelişmeleri internet üzerinden takip edeceğiz.

Hayranlara bir de müjde verelim, Saw The Video Game 6 Ekim'de Playstation 3 ve Xbox için piyasaya sürülecek. Filmi kadar kafa karıştırıcı olacaksa eğer walkthrough olmadan oynayamayız heralde.

http://www.saw6film.com/