31 Ağustos 2009 Pazartesi

Yazık..

Axel Witsel FM'de de iyi bir adam.. Ama olmadı bu. İzlemek isteyen için linki burada.

30 Ağustos 2009 Pazar

Pardon !

CNN açıklamasında teknik bir hata olduğunu belirtmiş. Nasıl bir teknik hatadır merak ediyorum? Turkey yerine Ottoman Empire yazsan, hadi biraz daha uçalım IRAQ yerine USA yazsan anlarım bir nebze.. Paintte sıkıntı oluşmuş heralde, kırmızıya basmışlar yanlışlıkla. Yazı da şansa.. Olmayan şeyin hatası nasıl olur birader, biz de açılmalarla uğraşalım. Açan açmış..

Giuseppe Meazza

İtalya'nın efsanevi futbolcularından. Milano doğumlu, AC Milan hayranı. Ancak 13 yaşında çok sıska olduğu için kulüp oyuncuyu reddediyor ve bavul toplamadan Inter'e gidiyor. Burada da efsaneleşiyor zaten, Milan sevgisi de kalmamıştır. Tam 13 sene oynuyor lacivert siyahlılarda. 3 senelik Milan ve 2 senelik Juventus maceraları var ardından. Kabrio, şampanya ve hatun delisi. Maçtan önceki geceyi genelevde geçirip, maça da 5 dakika önce gelme lüksüne sahip. Sadece kulüpte değil milli takımda da torpilli; sigara serbest. 34 ve 38 olmak üzere 2 Dünya Kupası kaldırdı ülkesiyle. Ayrıca kişisel sponsoru olan da ilk futbolcu. Inter formasıyla 365 maçta 249 gol kaydetti. Milli takımda ise 53'de 33 gibi temiz bir istatistik. Bu 33 gol hala onu en çok gol atanlarda 2. sırada tutuyor. Yurttışında teknik direktörlük yapan ilk İtalyan. 48-49 Sezonunda Beşiktaş'ı çalıştırdı. 69 yaşına 2 gün kala vefat etti. Milanlılar San Siro dese de Inter için mabedin adı Giuseppe Meazza.

29 Ağustos 2009 Cumartesi

Mário Jardel

Jardel, Gremio'nun altyapısında yetişip 92 yılında şuan eski günlerini arayan Vasco De Gama ile profesyonel futbola adım attı. 4 yıl burada oynayıp yetiştiği kulübe geri dönmüştü Süper Mario. Ardından parladı Porto'da. 2000 yılında Galatasaray'a yaklaşık 25 trilyona transfer oldu. O zaman için çok daha büyük para tabi. 58 gol ile bu resmi de çektirdi üstelik. 35 yaşında şuan. Eski günlerinden epeyce uzak. 14. takımı Ferroviário'dan, bir başka Brezilya takımı America-CE' ye transfer oldu.

28 Ağustos 2009 Cuma

Marion Cotillard & Sezin Akbaşoğulları



Biri Marion Cotillard, Diğeri Beyaz Gelincik'in Ceren'i olduktan sonra her hangi bir dizinin her hangi bir karakteri olamayan Sezin Akbaşoğulları.
Benzemiyorlar mı?

Neşeli Günler


Şener Şen'in herkes için özel bir yeri vardır.
Adam her filminde, her rolde yepyeni bire karakter çıkarır ve o karakter hayatımızdan asla çıkmaz, her yerde görürürüz o karakterleri...

Bu karakaterlerden biri de Neşeli Günler filmindeki jilet satıcısı.
Bir kahveye girer, "Dünyanın bütün meşhurları bununla tıraş oluyor. İngiltere krali, Rahmetli başkan Keneddy, Taçsız Kral Pele, Bakkenbauer, Kaleci Mayer, Nadya Komanaçi, Bricit Bardo, Fenerbahceli Cemil. hepsi şöhretlerini bu bıçağa borçludurlar." der.

Ama hani ''demek'' farklı ''demek'' farklı; öyle bir tarzda, ses tonunda, garip vurgularla söyler ki, çıkmaz hiçbirimizin kulaklarından o ses, aklımızda sonsuza dek yer eder.
Bazen de bir Türk sineması kanalında, facebook'ta, youtube'ta karşımıza çıkar, tazeler kendini o sahne.
Ya da bir statta, haklı bir tepki pankartı olarak çıkar, daha doğrusu çıkarmış dünkü gibi.

''-Nadya Komanaçi, Taçsız Kral Pele, Fenerbahçeli Cemil'le gittik maça.
-Atma Ziya, biletler 55 lira!''

Düşünenlerin, hazırlayanların ellerine sağlık...
Endüstriyelleşmenin gölgesinde neşeli bir gün yaşattıkları için.

26 Ağustos 2009 Çarşamba

West Ham 3-1 Millwall

I'm forever blowing bubbles
Pretty bubbles in the air
They fly so high, nearly reach the sky
Then like my dreams, they fade and die
Fortune's always hiding
I've looked everywhere
I'm forever blowing bubbles
Pretty bubbles in the air
united, united, united..

Dinleyebilirsiniz.

by kbr

25 Ağustos 2009 Salı

Lord Of City

Manchester City, bu sezon aldığı futbolcular ile kadrosunu epeyce genişletti.. Tam 32 futbolcu bulunuyor..

Kaleci : Shay Given, Joe hart, Stuart Taylor
Defans : Tal Ben-Haim, Wayne Bridge, Richard Dunne, Javier Garrido, Shaleum Logan, Nedum Onuoha, Micah Richards, Kolo Toure, Pablo Zabalete, Joleon Lescott, Sylvinho
Orta Saha : Gareth Barry, Nigel de Jong, Kelvin Etuhu, Stephen Ireland, Michael Johnson, Vincent Kompany, Martin Petrov, Vlademir Weiss, Shaun Wright-Phillips
Forvet : Emmanuel Adebayor, Craig Bellamy, Valeri Bojinov, Felipe Caicedo, Jo, Benjani, Robinho, Santa Cruz, Carlos Tevez

Hughes'ın işi zor, hangi birini mutlu edeceksin..

Given-Bridge-Lescott-Toure-Richards-Barry-Jong-Robinho-Tevez-WP-Adebayor..

19 Ağustos 2009 Çarşamba

Bubble Tanks

İnternet aleminde oynadığım en zevkli oyun.. Çeşitli seçeneklerle maximum gelebileceğiniz boyutlardan biri bu.. Aynı sitede birçok zevkli oyun da mevcut.. Bubble Tanks'ı mutlaka oynayın.

Livorno Geliyor


Adana Demirspor yönetimi bir süredir gündemde olan sezon açılış maçı için İtalya'nın Livorno takımını Adana'ya getiriyor. Maç büyük ihtimalle 4 Eylül Cuma günü oynanacak. Uzun süredir Demirsporlu taraftarlar açılış maçı için Livorno'yu istiyorlardı ve sonunda istediklerini elde ettiler. Taraftarların isteklerini kırmayan yönetime de alkışlar gelsin o zaman.
Demirspor Türkiye'de, Livorno da İtalya'da sosyalist düşüncenin futbol tribünlerindeki rengi durumundalar. Belki bulunduğu lig ve Dünya'daki repütasyonu sebebiyle Livorno abi konumunda olabilir. Yaptıkları koreografiler, pankartlar ve atkılarla taraftarının takımın kendisinden önde olduğu kulüplerden biri Livorno. Demirspor da aynı kategori de sayılabilir rahatlıkla tabi.
Şimdiden TRT ve NTV maçı yayınlamak için girişimlerine başlamışlar. Demirspor'un bu maçtan iyi bir gelir etmesi yüksek bir ihtimal olacak gibi. Livorno taraftarı gelir mi gelmez mi henüz belli değil ama eğer gelirlerse müthiş bir atkı takası olacağı kesin. Merakla bekliyoruz artık, 4 Eylül'deki tribünleri.

Uçtu Uçtu Enes Uçtu

Bir spor medyası, spor kulübü ya da taraftar topluluğu düşünelim ki bağıra bağıra dünyanın en önemli yıldızlarından olabilecek kapasitede bir sporcu yetişirken, performans gösterirken ismini bile bilmiyorlardı bu çocuğun. Altyapılarda bu denli dominant benim bildiğim diğer oyuncu Ricky Rubio vardı. Kendisi de zaten bu sene 5. sıradan seçildi draftlerde.

Son bir haftadır gündemde genç Enes Kanter'in Fenerbahçe'den ayrılarak; dil öğrenip, NCAA'ye hazırlık yapmak amacıyla Amerika'ya gitme kararı var. Bu kararın arkasından da oldukça farklı iddialar yapıldı. Kulüp, menajerlerin oyununa getirildiğini savundu Enes'in ve hülle yoluyla Avrupa'da oynatılmak istendiğini açıkladı. Basında bir iki spor yazarı Enes'in Fenerbahçe Koleji Müdürü tarafından 3 arkadaşıyla birlikte okuldan kovulduğunu, Enes ve arkadaşlarının da gittiği okulu dünya şamipyonu yaptığını yazdı ve bu kovulmanın Enes'in takımdan gitmesinin bir sebebi olduğunu belirtti. Enes ise verdiği ropörtajda geleceği için böyle bir karar aldığını savundu ve kulübün bahsettiği menajeri tanımadığını üstüne üstlük bir menajeri de olmadığını belirtti. Ayrıca Olimpiakos'un kendisine 2 yıl için 4 milyon euro teklif ettiğini söyledi. Yine basında çıkan haberlere göre de Fenerbahçe Enes'e aylık 70 bin TL önerdi ama buna rağmen Enes gitmeyi tercih etti.


Böyle iddialar ve açıklamalarla geçti geçen hafta. Son olarak 3. olduğumuz Avrupa Gençler Şampiyonasında inanılmaz ribaund istatistiği ve skorer oyunuyla En Değerli Oyuncu ödülünü alan Enes'i kaptırmış olduk sonuçta.Yukarıda da geçen seneki yıldızlar finalinde Efes'e karşı olan istatistiği mevcut (46 sayı 26 ribaund). Kendisi gelişimini lineer olarak sürdürebilirse Avrupa basketbolunun en önemli yıldızı olabilecek konumda bir oyuncu. Fenerbahçe'de 9 profesyonel karşılaşmaya çıkıp, NCAA'de 9 maç ceza alacak olmasına karşın, o yolunu çizdi. Üstelik bu kararı alırken de çok iyi bir Fenerbahçeli olduğunu belirtmesine rağmen. Bundan sonrası için ona şans dilemek ve desteklemek de bize düşen görev olacak artık.

Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom!

Vakıfbank Güneş Sigorta, Türk Telekom ile birleşti ve adı da Vakıfbank Güneş Sigorta Türk Telekom oldu. Bir müessese kulübünün isminde 3 farklı müessesenin olmasını ilk defa gördüm ben de bu sayede. Zamanında Vakıfbank'la Güneş Sigorta birleşmişti, şimdi de Türk Telekom geldi. İsmi nasıl okunacak, kısaltması nasıl yazılacak spikerlerin ve televizyoncuların derdi olsun o da artık.

Ankaragücüme Gidiyor Böyle Yaşamak


Ankaragücü ile Ankaraspor uzun süredir gündemde olan, sezon öncesi rafa kaldırıldı sanılan, birleşme projelerini hayata geçirmek üzere mutabakat sağlamışlar sonunda. Yazılıp, çizilenlere göre ilk etapta Ankaraspor'un iyi oyuncuları Ankaragücü'ne transfer edilecek. 100. yılını kutlayan Ankaragücü de iddialı bir takım haline getirilecek.


Vassell transferiyle sezon öncesi dikkatleri üstüne çekmişti Ankaragücü. Aynı zamanda Maniche ismi de çok sık telaffuz ediliyordu bir aralar. Anlaşılan mevcut yönetim maddi olarak hedefleri karşılayamayacak durumda. İ. Melih Gökçek de yıllardır saklamadığı futbol üstündeki hırsını artık taraftarı olan, desteklenen bir takımla sürdürmek için istediği fırsatı bulmuş durumda. Söylenenlere göre, İ. Melih Gökçek'in oğlu Ahmet Gökçek Ankaragücü'nün yeni başkanı olacak.


Birleşme olayı iyi güzel, belli açılardan mantıklı da olabilir kimilerine göre, ancak bu mevzunun ligin 2 haftası oynandıktan sonra gerçekleşecek olması federasyon tarafından nasıl karşılanır bilinmez. Benim aklıma ilk gelen, geçen sene play-offl'arda elenen Karşıyaka'ya yazık olması. Keşke Ankaraspor'un yerinde onlar olsaydı bu ligde. Ayrıca Rizespor da sene başında Ankaraspor'un haklarını almak istemiş ama mevzuata takılmış, iyi de olmuş. Haketmeden Süper Lig'de oynamak çok doğru bir iş olmasa gerek.


Bütün bu gelişmeler olurken de en çok şaşırdığım, üzüldüğüm nokta Ankaragücü taraftarlarının bu birleşmeye olumlu bakmaları. Şampiyonluğa oynamak, başarı elde etmek en önemli öncelikleri şu sıralar. Buna da saygı duyulur fakat Gecekondu ile bütünleşen bir takımın taraftarlarının bundan önce savundukları endüstriyel futbol direnişi, Anadolu ittifakı, şerefli mağlubiyetlere avunmak gibi konular bir anda başarı uğruna satışa çıkarılmış oldu.


Bu birleşmeden sonra ortaya çıkan en ironik sonuç da Başkent'in Belediye Başkanı'nın şoför koltuğuna geçtiği takımın lider taraftar grubu Gecekondu grubu. Melih Bey ya da oğlu bu grubun adını değiştirmeye de kasar mı acaba. Bir öneri: TOKİ olabilir yeni grup ismi!

18 Ağustos 2009 Salı

Lakaplar

EPL' den başlayalım serüvenimize.. En iyi bildiğimiz Red Devils. Kulüp bu ismi kendi seçti, zaten logodan da çıkarılabilir. Charlton, Everton ve Stoke City'nin lakapları yöresel endüstrilerden geliyor. Hull City, Liverpool, Mancester City, Birmingham ve Burnley takımlarınınki çok klasik. Kulüp renklerinin çağrışımlarından yola çıkmışlar..

Arsenal - Gunners, Gooners
Aston Villa - Villains
Birmingham City - Blues
Blackburn Rovers - Rovers, The Riversiders
Bolton Wanderers - Trotters
Burnley - Clarets
Chelsea - Blues, Pensioners
Everton - Toffees, The Toffeemen, Blues
Fulham - Cottagers
Hull City - Tigers
Liverpool - Reds
Mancester City - Citizens, City, Sky Blues
Mancester United - Red Devils
Portsmouth - Pompey
Stoke City - Potters
Sunderland - Black Cats, The Lads, The Mackems
Tottenham Hotspur - Spurs, Cockerels and Lilywhites
West Ham United - Baggies
Wigan Athletic - Hammers, The Irons
Wolverhampton Wanderers - Wolves

Yeni Sezon

Ülkemizdeki diziler yüzde 60'ı boş sahnelerden oluşan ortalama 130 dakikalık bölümler yerine, dolu dolu 42'şer dakikalık bölümler çekmeye başladıklarında yeni bir çağa girmiş olacağız. Yabancı dizilerin yeni sezon tarihlerine göre en büyük hayal kırıklığı Chuck'ın Mart'ı bulacak olması.. Kronolojik sıraya göre bakalım.

Melrose Place
- 8 Eylül 2009 tarihinde başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
90210 - 8 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (2. sezon)
The Vampire Diaries - 10 Eylül 2009 tarihinde başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
Supernatural - 10 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (5. sezon)
Gossip Girl - 14 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (3. sezon)
One Tree Hill - 14 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (7. sezon)
The Beautiful Life - 16 Eylül 2009 tarihinde başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
Glee - 16 Eylül 2009 tarihinde başlayacak, pilot bölümü 19 Mayıs 2009 tarihinde yayınlanmış olan, bir yeni dizi. (1. sezon)
Parks and Recreation - 17 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (2. sezon)
The Office - 17 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (6. sezon)
Community - 17 Eylül 2009 tarihinde başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
Fringe - 17 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (2. sezon)
Bones - 17 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (5. sezon)
Brothers - 18 Eylül 2009 tarihinde başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
Heroes - 21 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (4. sezon)
House M.D. - 21 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (6. sezon)
The Big Bang Theory - 21 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (3. sezon)
Castle - 21 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (2. sezon)
How I Met Your Mother - 21 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (5. sezon)
CSI: Miami - 21 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (8. sezon)
Accidentally on Purpose -21 Eylül 2009 tarihinde başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
The Forgotten - 22 Eylül 2009 tarihinde başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
NCIS - 22 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (7. sezon)
NCIS Los Angeles - 22 Eylül 2009 tarihinde başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
The Good Wife - 22 Eylül 2009 tarihinde başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
The New Adventures of Old Christine - 23 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (5. sezon)
Criminal Minds - 23 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (5. sezon)
Parenthood - Başrol oyuncusunun hastalığı nedeniyle sezon ortasına kaydırıldı. Büyük ihtimalle 2010 başlarında yayınlanacak.
Modern Family - 23 Eylül 2009 tarihinde başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
Cougar Town - 23 Eylül 2009 tarihinde başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
CSI: New York - 23 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (6. sezon)
Law&Order SVU - 23 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (11. sezon)
CSI - 24 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (10. sezon)
Grey's Anatomy - 24 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (6. sezon)
Flash Forward - 24 Eylül 2009 tarihinde başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
The Mentalist - 24 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (2. sezon)
Dollhouse - 25 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (2. sezon)
Smallville - 25 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (9. sezon)
Ghost Whispreer - 25 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (5. sezon)
Numb3rs - 25 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (6. sezon)
Medium - 25 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (6. sezon)
Law&Order - 25 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (20. sezon)
Southland - 25 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (2. sezon)
Desperate Housewives - 27 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (6. sezon)
Dexter - 27 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (4. sezon)
The Simpsons - 27 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (21. sezon)
Cold Case - 27 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (7. sezon)
Family Guy - 27 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (8. sezon)
The Cleveland Show - 27 Eylül 2009 tarihinde başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
Lie To Me - 27 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (2. sezon)
Brothers and Sisters - 27 Eylül 2009 tarihinde başlayacak. (4. sezon)
Trauma - 28 Eylül 2009 tarihinde başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
Hank - 30 Eylül 2009 tarihinde başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
The Middle - 30 Eylül 2009 tarihinde başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
Three Rivers - 4 Ekim 2009 tarihinde başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
South Park - 7 Ekim 2009 tarihinde, 13. sezona 8. bölümüyle devam edecek. (7. bölüm 22 Nisan'da yayınlanıp, ara vermişti.) (13. sezon)
Sanctuary - 9 Ekim 2009 tarihinde başlayacak. (2. sezon)
30 Rock - 15 Ekim 2009 tarihinde başlayacak. (4. sezon)
Nip Tuck - Ekim 2009'da başlayacak. (6. sezon)
Stargate Universe - Ekim 2009'da başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
Legend of The Seeker - Yayın tarihi henüz açıklanmamış ama Sonbaharda bizimleymiş. (2. sezon)
Scrubs - Henüz açıklanmamış olan yayın tarihi 2009 sonlarını bulacak. (9. sezon)
Damages - Henüz açıklanmamış olan yayın tarihi yıl sonunu bulacak. (3. sezon)
24 - 17 Ocak 2010 tarihinde başlayacak. (8. sezon)
Human Target - 17 Ocak 2010 tarihinde başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
Caprica - Ocak 2010'da başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
Mercy - Henüz açıklanmamış olan yayın tarihi Ocak 2010'u bulacak bir yeni dizi. (1. sezon)
United States of Tara - Henüz açıklanmamış olan yayın tarihi Ocak 2010'u bulacak. (2. sezon)
Lost - Şubat 2010'da başlayacak. (6. sezon)
Chuck - Henüz açıklanmamış olan yayın tarihi Mart 2010'u bulacak. (3. sezon)
100 Questions - Henüz açıklanmamış olan yayın tarihi Mart 2010'u bulacak bir yeni dizi. (1. sezon)
Day One - Henüz açıklanmamış olan yayın tarihi Mart 2010'u bulacak bir yeni dizi. (1. sezon) Flashpoint - Henüz açıklanmamış olan yayın tarihi 2010 başlarını bulacak. (3. sezon)
The Tudors - 4. sezonun son sezon olacağı ve 2010 baharında yayınlanacağı duyurulmuştu. (4. sezon)
Miami Trauma - Yayın tarihi henüz belli olmayan, sezon ortasında başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
The Bridge - Yayın tarihi henüz belli olmayan, sezon ortasında başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
V
- Yayın tarihi henüz belli olmayan, Şubat 2010'da başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
The Deep End - Yayın tarihi henüz belli olmayan, sezon ortasında başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
Happy Town - Yayın tarihi henüz belli olmayan, sezon ortasındabaşlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
Eastwick - Yayın tarihi henüz belli olmayan bir yeni dizi. (1. sezon)
Past Life - Yayın tarihi henüz belli olmayan, sezon ortasında başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
Sons of Tucson - Yayın tarihi henüz belli olmayan, sezon ortasında başlayacak bir yeni dizi. (1. sezon)
Life UneXpected - Yayın tarihi henüz belli olmayan bir yeni dizi. (1. sezon)
The Listener - Kanada yapımı dizinin durumu henüz belirsiz. (2. sezon)
Breaking Bad - Yayın tarihi henüz belli değil ama 2010'un ilk yarısında başlar. (3. sezon)

17 Ağustos 2009 Pazartesi

17 Ağustos

16 Ağustos 2009 Pazar

TOTA

Lugano'nun takımda kalacağı uzun süredir konuşuluyordu. Tek sıkıntının ise Lazio'nun istemesi ve Uruguaylı'nın da İtalya'dan yana olmasıydı. Çizme, Lugano'nun konuşulduğu kadar büyük bir tutkusu olsaydı, ne ücret olursa olsun giyerdi. Bunun örneklerini geçmiş senelerde yaşadık. Burada Aurelio'nun duruşu Lugano'dan daha naif. Figer'in işidir muhtemelen. Sonuç olarak Lugano tilki konumuna düştü. Bu anlaşmadan sonra Bilica transferi de gereksiz oldu, ancak o zaman için düşünülecek başka alternatif yoktu belki de. 2 yabancının yedekte oturacağını düşünürsek Deivid'in yanında Cristian mı Bilica mı olacak göreceğiz. Bilica çok daha ağır basıyor tabi ki. Tek kesin sonuç Edu yolcudur. Yukarıdaki fotoğrafı da çektirmez bir daha bu üçlü..

Siteden yapılan açıklama da enteresan. Resmi yayın organı olarak sanki haber ajansı edasıyla cümleler kurulmasını pek anlamadım.

Edit: Bilica 2-3 maç Alex'e duacı olur.

15 Ağustos 2009 Cumartesi

Kıyas

İngiltere ve Türkiye arasında bir kıyas yapalım.. Pound ile Türk Lirası'nın değerini bir kenara bırakalım, sadece birim fiyat üzerinden ve fiyatları da yaklaşık olarak düşünelim.

Asgari Ücret
İngiltere : 890
Türkiye : 690

Mc Donald's da Big Mac Menü
İngiltere : 7
Türkiye : 10

Chicken&Chips
İngiltere : 4
Türkiye : 5

Maç Keyfi
Man Utd : 27
Fenerbahçe : 55

Oranlamayı da size bırakalım.. Bu mantık bazılarınıza da saçma gelebilir, yapacak bir şey yok.

14 Ağustos 2009 Cuma

Alexa

Galatasaray, resmi sitesinden Alexa sırasını açıklamış. Bunu üstün başarı olarak görecekler ki Galatasaray.org'u sıralamalarda üstlere taşıyan ve kendi rekorlarını da egale etmesini sağlayan tüm taraftar ve ziyaretçilerimize teşekkür ederiz. notunu düşmüşler yazının sonunda.


Alexa nedir? İnternetin reyting sistemi diyebiliriz kısaca. Bir başka değişle internetin AGB'si. Sitene kaç kişi girmiş, kaç kişi çıkmış öğrenip kendi kendine heyecanlanabileceğin bir sistem. Galatasaray da aynısını yaşamış; Baros'u aldık şu kadar kişi girdi, Elano'yu aldık 100 bin kişi daha fazla girdi, seneye 700 bin kişinin siteye girebileceği bir transfer yapalım! Politika bu yönde mi acaba? Ntvmsnbc, mynet, milliyet misin, reklam kaygın mı var da Alexa çok önemli senin için.. Sponsor ve kendi reklamların dışında yer alan bir şey yok sitende. Acaba Adnan Polat arayıp da Aziz Bey Alexa'da geçirdik, sıra Kadıköy'de demiş midir?

Alexa rakamları, sadece bilgisayarında 'Alexa toolbar' a sahip internet kullanıcılarının tercihlerinden oluştuğundan, kesin bir veri olarak algılanmamalıdır. Ancak, en gelişmiş ve genele hitap eden bir sistem olduğu için önem verilir.

Oylama Hegemonyası

Alman Sport Bild en iyi kaleci anketi açmış sitesinden. Casillas'dan Akinfeev'e, Lloris'den Coupet'e 50 kaleci yer alıyor. İki gün önce Casillas ile Buffon kapışıyordu. Kalecimiz Volkan 32. sıradaydı. Fenerbahçe forumlarına düştü bu oylama. Türk olarak çok severiz tıklamayı, yine affetmedik. Galatasaraylılar duymamış henüz. Haydi tıklamaya devam..

Portre

Jack Andrew Wilshere. 1 Ocak 1992 doğumlu, daha 17 yaşında. Arsene Wenger'in eline düşmüş şanslı genç yeteneklerden biri. 9 yaşında Arsenal camiasına girdi. Ofansif orta saha. Sol ayağını daha etkili kullanıyor ve orta sahanın sağ ve sol kanadında oynayabiliyor. 16 yaşında Şampiyonlar Ligi'nde Dinamo Kiev’e karşı forma giyerek tarihe geçti. U16' da 3, U17' de 8, U19 ve U21' de birer kez olmak üzere 13 kez de milli formayı giydi ve 2 gol attı.

Geçen haftalarda Emirates Cup maçlarında izledim. Atletico Madrid ve Glasgow Rangers maçlarında çok iyiydi. İyi oyununu golleriyle de süsledi. Arsene Wenger’ in bir başka keşfi… Maç sonu yaptığı açıklamalarda da övgü dolu sözlerle bahsetti. Dikkatle izlenmeli diyorum…

by kbr

55 TL!



Geçtiğimiz haftalarda Bağnaz kardeşim Denizli'yi eleştirmişti. Ama tabi nereden bilsin kendi stadında daha beteri olduğunu. Hiç değilse Denizli bize numaralı tribünde yer ayırmıştı. Evet Fenerbahçe'nin bu sezonki bilet politikası belli oldu. Normal lig maçları 55 TL, derbi ve Avrupa maçları da muhtemelen 77 TL. Bu para muhabbetleri olunca işin içinde hep hesaplar yapılır, asgari ücret şudur, filanca ligde kombine fiyatları böyledir, orada burada şunu yapmanın bedeli budur. Ben de yapayım bir tane o yüzden: Fenerbahçe taraftarının stadında maç izlemesi için bir fırın ekmek alacak parası olması lazım bir maç için.

Bu hafta içinde basının da gündeme getirmesiyle taraftarın bilet fiyatlarından duyduğu hoşnutsuzluk yönetimin kulağına gitmiştir mutlaka. Saraçoğlu'nda oluşan ve oluşmaya devam eden atmosferin ne kadar tehlikeli olduğunu başlarına birşey gelince anlayacak herhalde insanlar. Müşteri profili ister istemez yaratılıyor ve kombinesine, biletine yüzlerce, binlerce liralar veren insanlar ister istemez müşteri memnuniyeti de istiyor böyle lüks bir alış veriş için.

Denizli'yi eleştiriyoruz, haklıyız da ama önce kendimizi eleştirmemiz lazım. Bütün takımların, bütün taraftarları koyun olmaktan çıkıp tepkilerini koymalılar artık bu duruma. Yoksa yakında statlar da sahillerimizdeki mekanlar gibi belli insanların mekanı olur gider, biz de futbolu burada değil de İspanya'da falan izlemeye başlarız.

13 Ağustos 2009 Perşembe

Sessiz Arenalar

Olimpiyat Stadı'yla ilgili geçtiğimiz günlerde bir haber çıkmıştı. Dubai takımı kullanım başına 200 TL ödemek üzere 2 aylığına kiralamış. Stadın maliyeti 125 milyon dolar olup, 2500 yıl boyunca her gün antrenman yapsalar bu parayı çıkaramayız. Zaten stat Galatasaray - Fenerbahçe ve CL Finali dışında dolmamıştır da. Yani CL Finali almak için 125 milyon dolar çıktı cebimizden diyebiliriz, başka hiçbir işe yaramadı çünkü. Avrupa Şampiyonası alamazsak ki çok zor başka bir işe de yaramaz. Geçen sene The Guardian gazetesinin yaptığı araştırmayı aktaralım..

1-West Ham Stadı - (Londra-İngiltere): Kapasitesi 119 bin 531. 1930 yılında oynanan Thames-Luton maçına 459 kişi.

2-Asteka Stadı - (Meksika): Kapasitesi 120 bin. 1995-2002 yılları arasındaki Neksaka takımının maçlarını izleyenlerin sayısı 2 bin civarında.

3- Camp Nou Stadı - (Barcelona-İspanya): Kapasitesi 90 binin üstünde. 1992 yılında yapılan Leeds United - Stutgart maçını 7 bin 400 taraftar izledi.

4-Atatürk Olimpiyat Stadyumu - (İstanbul-Türkiye): Kapasitesi 81 bin 283. 9 Aralık’ta yapılan İstanbul Büyükşehir Belediyespor ve Gençlerbirliği maçını sadece 50 kişi izledi.

5-Luzhniki Stadı-(Moskova-Rusya): Kapasitesi 84 bin. Son Torpedo takımının bu stadındaki maçlarına son iki sezonda 3-4 bin kişi katıldı.

6-Westfalen Stadı(Almanya): Kapasitesi 79 bin 028. Borisa Dortmunt-Wuppertal maçının seyircisi sayısı ise 1680 oldu.

7-Herta Berlin Olimpiyat Stadı (Berlin-Almanya): Kapasitesi 73 bin. 1986’da Bundesliga ikinci liginde oynadığı maçlarda izleyici sayısı 1800’e kadar düştü.

8-Delle Alpi Stadı-(Milan-İtalya): 1901-1902 sezonunda oynanan İtalya kupası için oynayan Juventus-Sampdoria maçını 237 kişi izledi.

9-Amsterdam Olimpiyat Stadı (Hollanda): Kapasitesi 61 bin 500. Eylül 1977’de FC Amstedam’ın FC Twente takımıyla oynadığı maça bin 500 tane seyirci katıldı.

10-Nissan Stadyumu(Yokohama-Japonya): Kapasitesi 72 bin 372. Stat 1998’den bu yana Yokohama Marinos takımı tarafından kullanılıyor. Ortalama seyirci sayısı 19 bin 165.

12 Ağustos 2009 Çarşamba

RocknRolla

Son zamanlarda böyle absürd İngiliz filmlerini izlemeyi özlemişken, ilaç gibi geldi RocknRolla. Kadrosu baya zengin. 300'ün Sparta Kralı Gerard Butler, Entourage'ın Ari Gold'u Jeremy Piven, Tom Wilkinson benim sevdiğim isimler ama bu filmle beraber bir çok sevdiğim oyuncu oldu. Guy Ritchie yine güzel film yapmış. İngiliz mizah anlayışı ve aksanını sevenlere çok güzel vakit geçirtme garantili bir film.

Filme gelecek olursam, filmde çok tanıdık bir konu ve karakterler var. Hafif gariban bir çete, onlardan daha iyi durumda parayı bulmuş ama yine yörenin çocuğu olan başka bir grup ve en tepede de hepsinden zengin ve pis olabilen milyarder.Filmdeki en çarpıcı gönderme Londra'ya gelip, bir takım satın alan Rus milyarder karakteridir herhalde.Film bu 3 grup arasındaki komik ve aksiyonlu hikaye üzerine kurulmuş. Alttaki fotoda takım sahibi Rus'un kime benzediği yorumunu yaparsınız artık. Filmle ilgili spoiler vermemek adına kısa kesiyorum. Üçleme olacağı söyleniyor bu arada RocknRolla'nın. Umarım olur.
Son olarak bir replik gelsin o zaman:
"'there's no school like the old school and i'm the fuckin headmaster"

11 Ağustos 2009 Salı

UO

6 Ağustos 2009 Perşembe

Türk Basını


Bizim güvenilir basınımızda her gün yeni bir adam geliyor. Bu haberlere inanan var mı bilmiyorum ama en komiklerinden biri bugün yaşandı. Huntelaar'ın inanılmaz bir teklifle bize geleceğini yazmış Fotospor. Dün akşam zaten kesinleşmişti Huntelaar'ın İtalya yolculuğu, sadece resmi açıklama kalmıştı. Buna rağmen ilk sayfadaydı gazetete. Ve bugün beklendiği üzere Milan transferi resmen açıkladı. Gazeteleri toplatamassın tamam da sitenden çıkar haberi bir zahmet de kolpalığını biraz örtbas et.

5 Ağustos 2009 Çarşamba

Fenerbahçeli Olmanın Gururu Paha Biçilmez


Bugün bir Fenerbahçe Kart standının yanında yaklaşık 15 dakika geçirirken oraya gelen müşterileri görünce daldım gittim. Bir sürü şirketi var Fenerbahçe'nin, bir sürü para harcanacak yer. Hele iyice işin içinde olunca neler neler harcıyoruz Fenerbahçe'ye diye düşündüm. Fenerbahçe hayatımızda olmasa biz de olmazdık gibi arabesk işlere girmeden; Fenerbahçe hayatımızda olmasa ne kadar paramız boşta kalırdı veya boşta para kalmaz da, başka yerlere harcayacak ne kadar para artardı acaba. Buyrun geçen seneki faaliyetlerimize göre düşünelim.

Kombine Kart 600 TL
Taraftar Kart 35 TL
10 deplasman 800 TL (her deplasmanda bilet, yol, içecek, yiyecek, İstanbul içi ulaşım derken maç başı 80 TL)
Kadıköy maç öncesi 500 TL (ulaşım, içecek, yemek derkenee maç başına 25, 20 de maç yapsak)
Fenerium 250 TL (burası lükse giriyor; bir forma, bir dernek poları, bir mont, bir dernek tişörtü derkeeen)

Toplam ne kadar mı ediyor: 2185 TL
Bir üniversite öğrencisi hadi diyelim Fenerium lüksünü çıkar; 2000 TL harcıyor yılda.
Ayda yaklaşık 165 TL eder.
Öğrenci kredisi ne kadar; 180 TL.
Fenerbahçeli bir üniversite öğrencisi öğrenim kredisini sadece Fenerbahçe'ye ayırsa ayda sadece 15 TL artıyor.
Tabi adım gibi eminim o artan 15 TL'ye de gider ya dergi alır, ya bir maçtan önce bir iki bira fazla içer; yine Fenerbahçe bütçesine gider.
İnsan vay bee çok para diyor ama sonra ne de olsa o paranın cepte kalmayacağını, başka şeylere gideceğini düşününce teselli buluyor.
Varsın Nevizade barlarına, AFM sinemalarına, marka mağazalara gideceğine Fenerbahçemize gitsin...

Undefined Object

3 yıl daha !

Fenerbahçe'ye geldiğinde bu kadar önemli bir oyuncu olacağı düşünülmüyordu herhalde. Hele ki son yıllarda takımımızda vazgeçemediğimiz Önder'i kesmesi imkansızdı. Ancak olaylar düşünülenin tam aksine gelişti. Önder'in sakatlığı ile şans bulan Gökhan formayı bir daha bırakmadı. Oynadığı futbol bir yana, sahaya koyduğu yüreğiyle bizleri mest etti. Avrupa hevesim yok diyor.. Eğer cidden düşüncesi bu yöndeyse takımın bir Totti'si, Puyol'u, Del Piero'su, Giggs'i olabilir. 2 senelik sözleşmesi kalmıştı. Yönetimin de son senelerde gösterdiği başarılı(!) kontrat yenileme performansına bakılarak bu hamlesi oldukça şaşırttı. Dos Santos ve Cristian -iyi ya da kötü önemli değil- transferleri yönetimin seneler sonra kafasına bir şey dank ettiğinin işaretiydi zaten. Yoksa Fenerbahçe'nin ne haddine 30 yaş altı yabancı getirmek. Bu doğru hamlelerin ilerleyen zamanlarda da devam etmesi dileğiyle..

4 Ağustos 2009 Salı

Yine Bana Hüsran

3 Ağustos 2009 Pazartesi

Süper Kupa ve Ötesi


Yaklaşık 3 ay önce Alex meşin yuvarlağı 11 metreden filelerle buluşturduğunda İzmir Atatürk Stadyumu'nu ''gool'' diye inleten Beşiktaş taraftarları dün sessizce koltuklarında oturuyordu.

Fenerbahçe taraftarları ise bu kez topun filelere temas ettiği anda nefret gözyaşı dökmüyor, sevinç çığlıkları atıyordu.

Sadece bu tablo bile Daum'lu Fenerbahçe'nin taraftarlarının ümitlerini, hayallerini, özlemlerini özetliyordu...

Kupa Almak Güzel Şey


4. yılı oldu Süper Kupa'nın.
Düzenlenmeye başladıktan sonra büyük bir boşluğu doldurduğu kadar, tam da tatmin etmeyen havası ile az çok bir gündem oluşturuyor 1-2 günlük.
Bu sene İstanbul'da oynanması tabi ki ayrı bir hava kattı şehre, İstanbul hissetti heyecanı etrafta gezen sarı-lacivert/siyah-beyaz formalı dillerindeki bestelerle tribünü sokaklara taşıyan taraftarlarla.
Haliyle basın ve medya da Türkiye'nin merkezindeki bu heyecanı aynı paralelde taşıdı sütunlara/programlara.

Maç Olimpiyat Stadı'nda. Bir futbol maçının Olimpiyat Stadı'nda oynanmasını anlamadığım gibi ne tarz bir beyne sahip insanların bu stadı böyle bir yere yaptığını yargıladım gün boyu yine. Tabi öncesinde otobüs çilesi. Metrobüsle Yeni Bosna'ya gittikten sonra stada ulaşımı kolaylaştırmak için İETT tarafından kaldırılan otobüs kuyruğuna girdik. Binerken 3 kişinin parası 4,5 TL'yi hazırladım ama fırsatçı İETT'miz meğer bir kişiden 6 TL istiyormuş zaten; elimdeki 3 kişilik para kendi ulaşım ücretimi bile karşılamaz hale geldi düşünün. Neyse dedik, küfrümüzü ettik; yola çıktık. Bir bayırın önünde durduğumuzda stada geldiğimiz söylendi; biz de dağları, taşları aşıp belki de yılanlar tarafından sokulmadığımız için kendimizi şanslı hissedip girdik turnikesinde büyük bir kalabalığı aşmamız gereken ülkemizin yüzlerce milyon dolarlık stadına.

Stat, Olimpiyat Stadı olunca daha önce gittiğimizde hissettiğimiz o sahadan kopukluk, tribünde onbinlerce kişi de olsak o yalnızlık duygusu, o heyecansızlık can sıktı tabi. Bir ton görsel şov hazırlanmış ama nafile; tribüne tesiri olmuyor o heyecanın, şov için can atan insanlar bile ''Yihuuu'' diye bağırmıyor. Tribünden de çok şey beklememek lazım tabi ki ama özetlersek; ilk yarı Fenerbahçe tribünü daha üstünde ikinci yarının ilk 20 dakikası meşhur tribün grubu Çarşı 9484739 kez üstüste üçlü girerek takıldılar, ardından da dale yaptılar bir tur, golden sonra da Fenerbahçe tribünü girdi devreye, bitirdi maçı öyle. Maç sonu eve dönmek tabi ki ayrı bir işkence olsa da, sağımızdan solumuzdan geçen Boca'nın ağzına kadar dolu otobüslerinden farksız içi Fenerbahçeli dolu İETT otobüsleri yüzümüzü güldürüyordu.

Kupa almak güzel şey, hele de bir taraftar için türlü çilerlerle dolu en zorlu deplasmandan sonra...

1 Ağustos 2009 Cumartesi

Sir Robert William #2


“Onları Küçümsemedik. Sadece düşündüğümüzden çok daha iyi çıktılar”
Bobby Robson

Honduras - El Salvador

Futbol sadece futbol değildir. Bunun en net örneklerinden biri bu iki ülke arasında yapılan maç olabilir. Honduras ile El Salvador Amerika topraklarında bulunan iki komşu ülke. Mevzu 1970 Dünya Kupası elemelerine dayanıyor.

El Salvador, Amerika kıtasının en yoğun nüfusuna sahip ülke, Honduras ise bu ülkenin yarı nüfusuna sahip, 6 kat büyüklüğünde bir ülkedir. İki tarafın da ekonomisi vahim ancak Honduras biraz daha iyi durumdadır. Aralarında göç şartlarıyla ilgili anlaşma imzalarlar. Bunun üzerine, El Salvador'dan Honduras sınırına göç akını başlar. Yaklaşık bir yıl sonra Honduras'ın ekonomisi biraz dirilir ancak yine de iç açıcı değildir. Ülke ise ekonomik sorunlardan göçmenleri sorumlu tutar. Honduras bu durumun üzerine El Salvador ile imzalamış olduğu göç anlaşmasını yenilemez. Ancak ülkede yasal göçmenlerin dışında 300.000 civarı kaçak göçmen de bulunmaktadır. 1969'da Honduras hükümeti yeni bir yasa çıkartır. Bu yasaya göre El Salvador'luların sahip olduğu topraklar ellerinden alınır ve Honduraslılara verilir. Honduras halkı gün geçtikçe ekonomik krizden dolayı çıldırmaktadır. Bu krizden de hala göçmenleri sorumlu tutar, saldırı düzeyine varan tacizlerde bulunurlar. Hem topraklarından hem de can güvenliklerinden olan Salvadorlular ülkelerine geri dönmeye başlar. Kendine hayrı olmayan El Salvador için ise bu felaket noktasıdır. Mevzu Salvador için gurur meselesidir artık. Honduras'a olan nefret gün yüzüne de çıkmıştır.
1970 yılında düzenlenecek Dünya Kupası’na Orta Amerika’dan katılacak takımları belirleyecek olan eleme maçları oynanmaktadır. Ve korkulan olur. Elemeler de alınan sonuçlar sonunda iki ülke son kontenjan için Play-Off maçı oynayacaktır. Bu ülkeler Honduras ve El Salvador’dur.

İlk maçı Honduras evinde kazanır., maçta olaylar çıkar. İkinci maçı da ev sahibi takım kazanmıştır. Olaylar daha büyüktür, Honduras'ın bayrakları yakılmış, birçok taraftarı yaralanmıştır. Ancak bu olayları abartan Honduras basını yüzlerce vatandaşın öldüğünü, tecavüzlerin bilmemnelerin olduğunu belirtir. Honduraslılar da bu gazı alır ve ülkelerindeki Salvadorlulara saldırır. İt dalaşına dönmüştür artık olay. Yüzlerce Salvadorlu ölmüştür. 26 Haziran’da Salvador, Honduras ile ilişkilerini kestiğini açıklar.

İki ülke birer maç kazanmıştır. 27 Haziran 1969’da Meksika’da taraflar bir kez daha karşılaşır ve El Salvador Honduras’ı yenerek kupaya katılma hakkı kazanır. Maçtan sonra Honduras, El Salvador ile diplomatik ilişkileri kestiğini açıklar. Maçı kaybeden Honduras'ta halk iyice zıvanadan çıkmıştır, bir kez daha Salvadorlulara sataşırlar. Yazık vallahi.. Evde hanımıyla kavga etse gidip Salvador cinayeti işleyecek kıvama gelmişler.

Futbol maçıyla birlikte iyice gerilen ortam bir türlü yatışmaz. Ve 14 Temmuz’da El Salvador uçakları Honduras’ı bombalar.
Savaş 4 gün sürer, iki ülke barış anlaşmasını 12 sene sonra imzalar. Savaşta 2000 kişi ölür. 100.000 kişi zorunlu olarak göç eder. İki ülke 22 sene boyunca Orta Amerika Ortak Pazarı’ndan dışlanır. Honduras'ta ekonomi iyice kötüleşir. Zaten kötü olan El Salvador'da ise vahim bir hal alır. El Salvador'dan kaçan Honduras'a gider sanki orası kendine yetiyormuş gibi. Honduras'ta işsizlik artar, sosyal sıkıntı boy gösterir. Olay bir sosyal patlamaya dönüşür ve ülkede iç savaş çıkar. Askeri anlamda kazanan yoktur. Bu olay tarihte Futbol Savaşı olarak anılır ama savaş için futbol bahane olmuştur.

Ordinaryüs

Fenerbahçe'nin iki yıldız futbolcusu, kaptan Cihat Arman ile değişilmez sol açığı golcü Halit Deringör, 1947 başlarında yedek subay olarak askerliklerini yapmak üzere kulüpten ayrılmak zorunda kalıyorlar...

Halit Deringör'ün eksikliği diğer arkadaşları ile giderilebilir ama devrin tartışmasız en büyüğü, ''uçan kale'' namıyla anılan kaptan kaleci Cihat Arman'ın yerini doldurmak zor. Lig mücadelesinde iddialı Fenerbahçe' yi tek kaleci Hüsnü ile yarışa sokmak da kuşkusuz çok riskli...
Yöneticiler doğal olarak yeni bir kaleci arayışına başlıyor. O sıralar Beyoğluspor'un dikkat çeken ve boşta olan bir kalecisi var:Şalapi...

Beşiktaş'ın da peşinde olduğu bu kaleciyi transfer etmek isteyen Fenerbahçe yöneticisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu, Beyoğluspor yöneticisi Ohanides Nikoliodis ile buluşup, ısrarla kaleci Şalapi'yi istiyor.
Nikoliodis'in cevabı hayli ilginç oluyor:

''Yahu ne yapacaksın Şalapi'yi be kuzum!...Sana öyle bir futbolcu ismi vereceğim ki, sanki anası onu Fenerbahçe stili için doğurmuş!... Adı Lefter... Taksim kulübünde oynuyordu ama şimdi nerede bilemiyorum. Galiba Diyarbakır'da askerdeymiş... Onu hemen bulup kulübe alın. Sonra da bana camia olarak dua edin!...''

Şalapi'nin transferini kolayca bitiren Dr. Dağlaroğlu, hemen Lefter'in peşine düştü. Fenerbahçe kadrosunda bulunan sol bek Ruhi Karaduman'ın babası o sıralarda Diyarbakır'da Emniyet Amirliği yapıyordu. Ruhi,hemen babası ile ilişki kurup, 2 ay sonra terhis olacak Lefter'in doğruca Fenerbahçe'ye getirilmesini sağladı.
23 Nisan 1947 günü Vefa ile oynayacakları maç öncesi, Şeref Stadı soyunma odası kapısında görünen Ruhi Karaduman, yönetici Dağlaroğlu'na ''Lefter'i getirdim,dışarıda...'' dedi. Dağlaroğlu dışarı çıkıp merdiven başında duran, kısa boylu, çelimsiz, karakuru genci görünce, futbolcuya benzetemediği genç için Karaduma'a usulca ''Yahu bundan da futbolcu olur mu?.. Ama yine de Salı günkü antrenmana bir getiriver!..'' dedi.

Salı günkü antrenmana gelen Lefter'i antrenör Macar Ignace Molnar ile tanıştırıp, B takımda bir süre yer verdiler. Lefter antrenman maçında, abilerini ipe dizer gibi çalımlayıp oyunda kaldığı 25 dakika içinde A takımı kalecisi Hünü'ye peş peşe 4 gol atınca, duş bile almadan sessizce kaçıp gitmişti...

10 gün kadar ortalıkta görünmeyince telaşadüşüp araştırdılar. Kulüp müdürü Reşat Erte, onu Büyükada'da polis vasıtasıyla bulup getirmişti.Dağlaroğlu kendisine ''O gün neden habersiz kaçıp gittin olum?'' diye sorunca da;

''Affedin beni... O maçta ağabeylerime 4 gol atınca hem korktum hem de çok utandım. Kimseye de bu yüzden görünemedim... Ayrıca adaya gelen Beşiktaşlı Şükrü ile Galatasaraylı Reha bana''Fenerbahçe'ye gitme seni harcarlar'' deyip ikisi de bana asılıyorlar.'' cevabını veriyordu.
Lefter mahcup, bir o kadar da sıkıntılıydı. Dağlaroğlu nedenini sorunca söyle cevaplandırdı:

''Efendim, babam biraz hasta ve fakir. Balıkçılık yaparak geçiniyor. Sıkıntım daha ziyade ondan...''

Dr. Rüştü Dağlaroğlu'nun uzattığı ilaç parası 200 lirayı alırken, gözleri dolmuş ve ''Teşekkür ederim...Allah'ın izniyle bu paranın kaç katını Fenerbahçe'ye ödemeyi bir manus borcu bileceğim...'' demişti.
İşte ilerleyen zaman sürecinde 1947 ile 1965 yıllar arası 18 yılda tam 615 kez giydiği Fenerbahçe formasıyla rakip filelere 423 gol, 51 kez şerefle taşıdığı ay-yıldızlı formayla da 22 gol atıp, evrensel boyutlarda ad şöhret olup ''Futbol Ordinaryüsü'' ünvanını hak eden yaşayan efsane Lefter Küçükandonyadis'in ilginç transfer hikayesi...

Fenerbahçe Dergisi Ocak 2007

Sir Robert William #1

"Eğer beyaz mendiller sizin için kalkıyorsa o zaman bir ihtimal takımın başında kalabilirsiniz ancak beyaz mendiller başkan için kalkıyorsa o zaman bavulları acele toplamalı ve hızla gitmelisiniz..."
Bobby Robson