1 Ağustos 2009 Cumartesi

Ordinaryüs

Fenerbahçe'nin iki yıldız futbolcusu, kaptan Cihat Arman ile değişilmez sol açığı golcü Halit Deringör, 1947 başlarında yedek subay olarak askerliklerini yapmak üzere kulüpten ayrılmak zorunda kalıyorlar...

Halit Deringör'ün eksikliği diğer arkadaşları ile giderilebilir ama devrin tartışmasız en büyüğü, ''uçan kale'' namıyla anılan kaptan kaleci Cihat Arman'ın yerini doldurmak zor. Lig mücadelesinde iddialı Fenerbahçe' yi tek kaleci Hüsnü ile yarışa sokmak da kuşkusuz çok riskli...
Yöneticiler doğal olarak yeni bir kaleci arayışına başlıyor. O sıralar Beyoğluspor'un dikkat çeken ve boşta olan bir kalecisi var:Şalapi...

Beşiktaş'ın da peşinde olduğu bu kaleciyi transfer etmek isteyen Fenerbahçe yöneticisi Dr. Rüştü Dağlaroğlu, Beyoğluspor yöneticisi Ohanides Nikoliodis ile buluşup, ısrarla kaleci Şalapi'yi istiyor.
Nikoliodis'in cevabı hayli ilginç oluyor:

''Yahu ne yapacaksın Şalapi'yi be kuzum!...Sana öyle bir futbolcu ismi vereceğim ki, sanki anası onu Fenerbahçe stili için doğurmuş!... Adı Lefter... Taksim kulübünde oynuyordu ama şimdi nerede bilemiyorum. Galiba Diyarbakır'da askerdeymiş... Onu hemen bulup kulübe alın. Sonra da bana camia olarak dua edin!...''

Şalapi'nin transferini kolayca bitiren Dr. Dağlaroğlu, hemen Lefter'in peşine düştü. Fenerbahçe kadrosunda bulunan sol bek Ruhi Karaduman'ın babası o sıralarda Diyarbakır'da Emniyet Amirliği yapıyordu. Ruhi,hemen babası ile ilişki kurup, 2 ay sonra terhis olacak Lefter'in doğruca Fenerbahçe'ye getirilmesini sağladı.
23 Nisan 1947 günü Vefa ile oynayacakları maç öncesi, Şeref Stadı soyunma odası kapısında görünen Ruhi Karaduman, yönetici Dağlaroğlu'na ''Lefter'i getirdim,dışarıda...'' dedi. Dağlaroğlu dışarı çıkıp merdiven başında duran, kısa boylu, çelimsiz, karakuru genci görünce, futbolcuya benzetemediği genç için Karaduma'a usulca ''Yahu bundan da futbolcu olur mu?.. Ama yine de Salı günkü antrenmana bir getiriver!..'' dedi.

Salı günkü antrenmana gelen Lefter'i antrenör Macar Ignace Molnar ile tanıştırıp, B takımda bir süre yer verdiler. Lefter antrenman maçında, abilerini ipe dizer gibi çalımlayıp oyunda kaldığı 25 dakika içinde A takımı kalecisi Hünü'ye peş peşe 4 gol atınca, duş bile almadan sessizce kaçıp gitmişti...

10 gün kadar ortalıkta görünmeyince telaşadüşüp araştırdılar. Kulüp müdürü Reşat Erte, onu Büyükada'da polis vasıtasıyla bulup getirmişti.Dağlaroğlu kendisine ''O gün neden habersiz kaçıp gittin olum?'' diye sorunca da;

''Affedin beni... O maçta ağabeylerime 4 gol atınca hem korktum hem de çok utandım. Kimseye de bu yüzden görünemedim... Ayrıca adaya gelen Beşiktaşlı Şükrü ile Galatasaraylı Reha bana''Fenerbahçe'ye gitme seni harcarlar'' deyip ikisi de bana asılıyorlar.'' cevabını veriyordu.
Lefter mahcup, bir o kadar da sıkıntılıydı. Dağlaroğlu nedenini sorunca söyle cevaplandırdı:

''Efendim, babam biraz hasta ve fakir. Balıkçılık yaparak geçiniyor. Sıkıntım daha ziyade ondan...''

Dr. Rüştü Dağlaroğlu'nun uzattığı ilaç parası 200 lirayı alırken, gözleri dolmuş ve ''Teşekkür ederim...Allah'ın izniyle bu paranın kaç katını Fenerbahçe'ye ödemeyi bir manus borcu bileceğim...'' demişti.
İşte ilerleyen zaman sürecinde 1947 ile 1965 yıllar arası 18 yılda tam 615 kez giydiği Fenerbahçe formasıyla rakip filelere 423 gol, 51 kez şerefle taşıdığı ay-yıldızlı formayla da 22 gol atıp, evrensel boyutlarda ad şöhret olup ''Futbol Ordinaryüsü'' ünvanını hak eden yaşayan efsane Lefter Küçükandonyadis'in ilginç transfer hikayesi...

Fenerbahçe Dergisi Ocak 2007

Hiç yorum yok: