21 Ocak 2010 Perşembe

Öyleyse Varım?


Descartes garip adam. Duyuları gözlemleri önemsemeyen bilgiye ulaşma tarzıyla ''Siktir git lan'' dedirtse de bilgi kuramını ortaya çıkaran insan neticede. Ve her şeyden önemlisi ''Je pense donc je suis'' yani ''Düşünüyorum, öyleyse varım'' demiş Fransız. Peki hemen hemen hepimizin defalarca duyduğu bu cümleyi düşünmek nasıl bir duygudur?

Katılmayan yoktur buna, düşünceleri ile var olur insan ve bu da öyle doğuştan olmaz. Doğuştan olsa Einshtein olurduk, şimdiye çoktan da fark edilirdik zaten. Bizde süreç uzun. En az 18-20 yıl gerekiyor düşünmeye de başlayabilmek için; varlıkları tanıdıktan sonra onları yorumlamak kısmı kalıyor. Futbolu seviyor, takip ediyor, gazetelerin manşetleri beyninde yankılanıyor ve futbolu böyle tanıyor. Belli bir yerden sonra kendisi egemen oluyor futbola da, oyuna da, manşetlere de. Erman'a gülerken sinir olmaya başlıyor; benim düşüncem budur, bu adam bunla taban tabana zıttır, o halde bu adama lanet olsun gibi. Her ne kadar bu karşısındakini topa tutmaya John Locke Abimiz ''Gerek yok, belki senin fikrin ileride saçma olacak; ne gerek var hiddetli karşı çıkışlara, fikrini belirt yeter'' dese de tepki veriyor işte insan.

Futbol yine hafif kalan yanı bu değişimin; siyaset, dünya fikirleri, ekonomi iyice içinden çıkılmaz boktan bir hale geliyor düşünen insan için. Bir yerden sonra kapı kolunu bile düşünür oluyor. Düşüncelerini sağlamlaştırmak için daha çok okuyor, daha çok izliyor, daha çok araştırıyor. Ve düşünmeye devam ediyor.

Ne diyorlar mesela, ''ünlü düşünür''. Bu ne biçim bir meslek adıdır veya bu bir meslek midir? Saçma. En önemlisi nasıl düşünür? Düşüncelerini nasıl toparlar? Nasıl bağlar birbirine? İşte burada benim düşünüp vardığım sonuç yazmaktır. Düşünürün araç gereci eskiden kalem kağıtsa şimdi laptop, bilgisayar olmuş. Ama her düşünce de var olandır ve silinip gitmeyendir. O halde eskiden silgi yasaksa şimdi backspace yasak veya yazıların altındaki delete butonuna tıklamak.

Yazarak var olmaya, düşünmeye başlıyoruz. Ha geri zakalı da değildik yeni dank etmedi de; adamakıllı yazmak lazım olduğunu şimdi daha çok anlıyoruz. Bakalım var olduğumuzu daha çok hissedecek miyiz yazmadığımız zamanlara göre. Her yazıyı bu mantaliteyle yazmak da beyne tecavüz olur da neyse, arşive bakıp bu yazıyı görünce hatırlarız zamanında bunları da düşündüğümüzü.

Hiç yorum yok: